Güncel
'IŞİD’in en büyük dayanağı din değil'
İstanbul’da düzenlenen “Ortadoğu’da radikalizmi yeniden düşünmek” konferasında IŞİD ele alındı. Uzmanlar, IŞİD’in en büyük dayanağının din olmadığı görüşünde hemfikir. David Hearst, örgütün yabancı savaşçılarının yüzde 20'sinin eski Sovyet ülkelerinden olmasına dikkat çekti.
Düşünce kuruluÅŸları Åžark Forum ve AMEC’in (The Afro-Middle East Centre) Ä°stanbul’da düzenlediÄŸi toplantıda “OrtadoÄŸu’da radikalizmi yeniden düşünmek” konulu konferansta, IŞİD tüm boyutlarıyla tartışıldı. Ä°ki günlük konferansın ilk gününde, tartışmave sunumlarda öne çıkansa, IŞİD’i bugüne getiren faktörlerde dinin en önemli etken olmadığı vurgusuydu. Konferansın çarpıcı tespitleri, örgüte nerelerden katılım olduÄŸu, eski Baas'çıların örgüt içindeki etkisi, bombardımanların etkisizliÄŸi ve bölge halkı arasında IŞİD'e desteÄŸin yükseliyor oluÅŸu vardı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın IŞİD ile mücadele için iki öncelik olması gerektiğini söyledi: Fikirlerle ve olgularla mücadele. Bu stratejilerden biri işlemeden diğeri de tek başına işe yaramaz.
Kalın, IŞİD ile mücadelede mevcut bombalama stratejisinin iÅŸe yaramadığını ve gerçek anlamda bir iÅŸbirliÄŸi olmadığından söz etti ve önümüzdeki hafta düzenlenecek Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı Zirvesi’nde Türkiye’nin tüm Müslüman ülkeler arasında gerçek anlamda, istihbaratı da kapsayan bir iÅŸbirliÄŸi önereceÄŸini söyledi.
Kalın, ÅŸiddetin artık hayatımızda normalleÅŸmesinin de etkisinden söz etti. “Åžiddet hayatımızın bir parçası oldu. ABD'de okullardaki katliamlardan, Hollywood filmlerinde ÅŸiddetin adeta yüceltilmesine, bilgisayar oyunlarında normalleÅŸtirilmesine kadar… Åžiddet, tüketim kültürünün ve hayatımızın bir parçası halime geldi. Bunlara dikkat etmek bir adım olabilir.” dedi. Son olarak Kalın, geleneksel Ä°slam öğretisinin de günümüz sorunlarıyla daha ilgili hale getirilmesi gerektiÄŸine deÄŸindi.
“IŞİD, Irak savaşının bir sonucu”
Iraklı araÅŸtırmacı Yahya Al Kubaisi IŞİD’in kuruluÅŸuyla ile ilgili komplo teorilerine inanmadığını belirtti ve IŞİD’in özellikle Irak’ta 2003 sonrasında ulusal bir hükümet kurulamamasının ve Suriye’de 2011 sonrasında yaÅŸananların bir sonucu olduÄŸunu söyledi.
Pek çok IŞİD liderinin Sünni temsiliyetini elinde tutmaya çalışan, mevcut sistemi reddeden Baasçı generaller olduÄŸuna, bu kiÅŸilerin dindar, cihatçı, Selefist olmadığına dikkat çekti. “Neden IŞİD’de Iraklı ve Suriyeli sayısı diÄŸer tüm milletlerden daha fazlayken, intihar bombacıları hiç bu milletlerden olmuyor?” sorusunun da çok önemli olduÄŸunun altını çizdi.
"40 bin yabancı savaşçıdan 8 bini eski Sovyet coğrafyasından"
OrtadoÄŸu hakkında kapsamlı haberleri ve analizleriyle dikkat çeken, internet sitesi Middle East Eye’ın editörü ve Guardian gazetesinin eski dış politika baÅŸyazarı David Hearst de IŞİD’in nasıl OrtadoÄŸu’da kendine alan bulabildiÄŸini anlattı.
"Bölgesel ÅŸartlar IŞİD’in geniÅŸlemesine alan saÄŸlıyor. IŞİD, dış müdahale, devlet yapısının eksikliÄŸi, mezhepçilik ve diktatörlükten beslendi. Åžu anda ciddi anlamda bölgesel bir iÅŸbirliÄŸi ÅŸart, daha sonra yerel çözümlere sıra gelebilir. ABD ve IŞİD karşıtlarının hepsi farklı cephelerde mücadele veriyor, birbirlerine güvenmiyor ve birbirlerine güvenmiyor ve birbirlerini baltalıyorlar. Fransa, ABD ve Batı ülkeleri dış politikalarında kontrolü kaybettiler. IŞİD’in yayılmasını önlemenin yolu, demokrasiyi, temsili ve meÅŸruluÄŸun teÅŸvik etmektir."
Hearst sorunun kökeninin sadece OrtadoÄŸu’da olmadığının altını çizdi ve “IŞİD’de ÅŸu an 40 bin yabancı savaşçı olduÄŸu söyleniyor. Bunların 8 bini eski Sovyet coÄŸrafyasından, 2 bin 500’ü ABD’den geldi.” dedi.
"IŞİD hala elindeki iki kentin de kontrolünü yitirmedi."
IŞİD’in askeri kapasitesi hakkında bilgi veren Exeter Ãœniversitesi’nden Ömer AÅŸur ise IŞİD’e yönelik 18 aylık bombardımanın IŞİD’e zarar verse de tam anlamıyla iÅŸe yaramadığını ve IŞİD’in gücünü anlamlandırmakta güçlük çekildiÄŸini dile getirdi "Taliban bombalamalar sonucu baÅŸkentini 2 ayda, Saddam 1,5 ayda kaybetti. IŞİD hala elindeki iki kentin de kontrolünü yitirmedi." dedi.
Ashour, IŞİD'in askeri kapasitesini tanımlarken uzun yıllardır bu tür çatışmalardaki tecrübesine, hayatta kalan savaşçıların en iyiler olmasına, konvansiyel savaş kapasitesine, şehirde "terörist" eylemler yapma tecrübesine ve elindeki silahların önemine dikkat çekiyor.
Ömer Ashour farklı aktörlerin IŞİD üzerindeki etkisi sorulduğundaysa, IŞİD çok büyük ölçüde bağımsız bir aktör yanıtını verdi.
“Musul halkında IŞİD’e destek arttı”
Georgetown Ãœniversitesi’nden Emad Shahin ise, IŞİD’in yükseliÅŸini sadece dini faktörlerle açıklamanın hata olacağına ve ideolojik olmayan faktörlerin göz ardı edilmemesi gerektiÄŸine deÄŸindi. Etkili bir yönetimin eksikliÄŸi, güvenlik sorunu ve bölgesel hegemonyanın IŞİD’in daha da geliÅŸmesine olanak saÄŸladığını belirtti ve ÅŸunları söyledi:
“Musul’da yapılan bir araÅŸtırma gösteriyor ki 2015’in başında ve sonunda yinelenen ankete göre, halk arasında IŞİD’e yönelik destek artarken, ABD’ye destek azalıyor”
Kaynak: Al Jazeera
Henüz yorum yapılmamış.